Bağlanma Şekilleri ve Otizm Spektrum Bozukluğunda Bağlanma
Güncelleme tarihi: 27 Oca
Bireylerin gelişimi farklılık gösterebilmektedir. Çocuk gelişiminin amacı, söz konusu bu farklılıklar arasında çocuklar için en iyi fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimi sağlamaktır. Çocuklarda sosyalleşmenin olumlu olarak gerçekleşmesi onların gelecekte daha mutlu bir yaşam sürebilmeleri için elzemdir. Aksi durumda çocukların geleceklerine etki edebilecek olumsuzluklar yaşaması muhtemeldir. Bunun yanında çocukların bağlanma türleri ve aileleri ile olan ilişkileri de onların yetişmelerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda da tıpkı normal çocuklarda olduğu gibi bağlanma çeşitleri ortaya çıkabilmekte ve bu durum ailelerin tutum ve davranışları ile ilişkilendirilebilmektedir. Otizmli çocukların sosyal ilişki alanlarında güçlendirilmesinin gerek kendi yaşamlarında gerekse aile yaşamlarında önemli etkileri olacağı düşünülmektedir. Otizmli çocuklarında geleceklerine katkı sağlayabilecek bağlanma çeşitlerinin açıklanması ve davranış kalıplarının incelenmesi onların ve ailelerin gelecekte daha kaliteli zaman geçirebilmelerine olanak sağlamaktadır.
Anne ve babaya özgü tutumlar aynı toplumda yaşamalarına rağmen farklılık gösterebilmektedir. Bu farklılıkların temellerinde ise birçok neden ile karşılaşılabilmektedir. Hangi nedenle olursa olsun tüm aile fertleri tutum ve davranış farklılıkları gösterirler. Bu farklılıklar anne ya da babanın çocukluk yıllarında kendi anne ve babalarından gördüğü tutum ve davranışlarla ilişkilendirilebilir. Anne ve babanın tutumunun çocuk üzerinde önemli derecede etkili olduğu düşünüldüğünde, aile tutumlarının çocuk yetiştirmede önemli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Çocuk yetiştirilmesinde normal gelişim gösteren çocuk davranışlarının yanında otizmli çocukların davranışlarının da araştırılması önemlidir. Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda bağlanmanın anlaşılması bu bağlanma üzerinde anne ve babanın tutumunun değerlendirilmesi ise çocuğun iyi bir birey olarak yetiştirilebilmesi açısından önemli görülmektedir.
BAĞLANMA VE SOSYAL GELİŞİM
Bağlanma, bakımı sağlayan kişi ile çocuk arasında karşılıklı olarak gelişen ilişki olarak tanımlanmaktadır. Bu karşılıklı gelişme genel anlamda çocuğa bakım veren kişiyi arama ve ona karşı yakınlık davranışları ile kendini göstermektedir. Bu durum özellikle çocuğun stres anlarında ortaya çıkmakta ve devamlı bir duygusal yakınlığı temsil etmektedir. Bu durum ise çocuğun erken dönemlerinden itibaren başlayan ve çevreye etkileşim ile devamlılık arz eden bir bağlanma sürecini oluşturmaktadır (Thompson 2002). Bu bağlanmaya sadece çocuk ile sınırlı olmayıp yaşam boyunca devam edebilmektedir. Bu anlamda ilk bağlanmaya örnek teşkil eden anne çocuk ilişkisinin bu bağlanmaya örnek olarak gösterilebilmektedir.
Bowlby (1969) yeni doğan bebeklerin yalnızca onları korumaya yetkin insanların varlığı ile hayatta kalabileceklerini belirtmiştir. Bunun yanında bebekler kendilerine bakım sağlayacak olan kişi ile bağlanmalarına katkı sağlayacak birtakım özelliklerle dünyaya gelmektedir. Bu özellikler ilk zamanlarda dokunma, ağlama, gülümseme, emme ve izleme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bebeğin doğuştan gelen bu özellikleri sayesinde bakımı sağlayan kişi ile iletişimi güçlenir ve bu iletişim düzenli ve aynı zamanda tutarlı bir şekilde gelişme gösterir. Bağlanma süreci bazı dönemlere ayrılabilir. Bu dönemlerin ilkinde yani 8-12 haftalarda bağlanma öncesi dönem olarak kabul edilebilir. Bu dönemde bebek annesinin uyarılarını dikkate almaya başlar ve hareketlenir. Bu dönemde aynı zamanda kişilere karşı yönelme hareketi gösterilir fakat kişileri ayırt edebilme yeteneği henüz gelişmemiştir. İkinci dönem olarak tasvir edilen 8-12 hafta arasında bağlanmanın ilk işaretleri ortaya çıkabilmektedir. Bu haftalarda bebek artık annesini yabancılardan ayırt etmeye ve dikkatini annesine vermeye odaklanır. Bebeklerin bağlanmalarının tam olarak anlaşıldığı dönem ise 6-24 ay arası dönemdir. Bu dönemde bağlanmada daha çok yakınlaşma isteği ile kendini gösterir. Annenden uzaklaşamama durumu ile bebek her zaman anne yanında olmayı ve ondan uzaklaşmamayı tercih eder. Annenin olmaması durumunda ise stres artar ve gerginlik başlar. Annenin varlığında ise rahatlık duygusu kendisini hissettirir. Bowlby’e göre bağlanmanın temel psikolojik hissi dünya ile daha iyi başa çıkabilme yetisidir. Bağlanmanın yegane işlevi ise olası tehlikelerden sakınabilmektir. Bunun yanında bağlanma duygusu ile keşfetme ve araştırma duygusu arasında karşılıklı bir ilişki de bulunmaktadır. Bağlanmanın getirdiği güvende olma durumu çocukların araştırma ve geliştirme faaliyetlerine psikolojik olarak hazır olabilmesine olanak sağlamaktadır (Pehlivantürk, 2004, s. 57).
Bebeğin bağlanma ediminde annenin etkisi önemli bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Baba ile bebeğin bağlanmasında da önemli bir etken olarak anne bebek bağlanması gösterilmektedir. Anne ve baba arasındaki ilişkinin boyutu ve ilişkiye yönelik algılarının da bebeklerin bağlanma duyuları üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Anne ve baba arasındaki olası bir gerginliğin baba-bebek ve anne-bebek arasında da olumsuz duygulara neden olacağı açıklanmaktadır (Donley, 1993). Annenin babayı sunuş tarzı ve ifade şekilleri ile çevrenin verdiği bilgilerin çocukların bağlanma ve yorumlama gücüne etki etmesi önemlidir (Soysal, Bodur, İşeri, & Şenol, 2005).
BAĞLANMA ŞEKİLLERİ
Güvenli Bağlanma
Güvenli bağlanma çocuğun kendi isteği ile oluşan bir bağlanma çeşididir. Bu bağlanma çocuk için en iyi sonuçların elde edilebileceği bir yetişme ortama hazırlayabilmektedir. Güvenli bağlanma ile yetişen çocukların gerek kendileri gerekse etrafındakiler içim olumlu düşünceler besledikleri söylenebilir. Güvenli bağlanma ile yetiştirilen çocukların özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Özer, Yıldırım, & Erkoç, 2015).
Çocuk etrafındaki diğer bireylerle etkileşim halinde olur
Bakıcı ile zaman geçirmek bu çocuklar için eğlencelidir.
Çevreye karşı öğrenme hissi baskındır.
Bakıcıya karşı bir duygu beslenir
Çevreye karşı devamlı bir ilgi ve alaka söz konusudur.
Farklı çocuklara karşı güven duygusu hakimdir.
Farklı çocuklarla oynama isteği vardır.
Diğer insanlarla ilişki düzeyleri yüksektir
Davranışlar tutarlıdır.
Duygu kontrolü ve kendini ifade yeteneği gelişmiştir.
Duyguları kontrol etme sorunu yaşanmaz
Başkalarına karşı anlayışlı davranılır.
Kaygılı-Kaçıngan Bağlanma
Kaygılı bağlanma tarzında çocuk devamlı olarak anne ve babasını yanında istemektedir. Çocuk anne ve babası arasında yakınlık kurma duygusundan uzaktır. Anne babanın ilgisine karşı çocuk duyarsızdır. Bu çocukların genel özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Brotherson, 2005);
Çocuk davranışlarında çekingenlik söz konusudur.
Çocuk kendisi için yapılması gereken işler için aile desteği alamaz. Bu destek eksikliği çocukta sorunların yaşanmasına neden olabilmektedir.
Anne ve baba çocuğa karşı duygusuz tavırlar sergilemektedirler.
Çocuğa karşı anne ve babanın devamlı olarak olumsuz tavırları söz konusudur.
Çocuk anne ve babaya karşı devamlı bir şekilde savunma durumundadır.
Aile tarafından destek görmeyen çocuk olumsuz duyguları dışarı yansıtır.
Kaygılı-Kararsız Bağlanma
Kaygılı bağlanma türünü benimseyen çocukların en önemli özelliği olumsuz durumlarda anne ve babanın yanında olma isteğidir. Bunun yanında anne ve babasını yanında gören çocuk onların bulunmalarından rahatsızlık hisseder. Bu tür çocuklarda çevreye karşı bir ilgisizlik hakimdir ve bu çocuklar çok çabuk üzülebilmektedir. Çocuğun anne ve babasına karşı hayal kırıklığı duygusu devamlı olarak ön plandadır. Bu davranışın ortaya çıkmasında anne ve babanın davranışlarının çocuk üzerindeki etkisidir.
Kaygılı-Kararsız bağlanma tarzını benimseyen çocuklarda aşağıda özellikler görülmektedir (Gündoğan, 2015);
Çocuk düşünce açısından sürekli bir çatışma halindedir.
Çocuğun yaptığı davranışları açıklamak zordur.
Çocuk genel anlamda saldırgan davranmaktadır.
Çocuğun dış görünüşü cansızdır.
Çocukta korku hakimdir.
Çocuğun yüz ifade endişelidir.
Çocuk devamlı olarak terkedilme hissiyle yaşar. Bu durumu yaşarsa da acı çeker.
Bu tür çocukların ailelerinin geçmişinde önemli travmalar yaşanmış olabilir.
Yardım bekledikleri kişilere karşı güvenleri de azdır.
Çocuklar çevrelerinin kendileri ile iletişim kuramadıklarını iddia ederler.
Çocuklar reddedilme korkusu altında yaşarlar.
Kayıtsız Bağlanma
Bu bağlanma tarzında çocukta görülen en önemli özellik, çocuğun sadece kendini değerli görmesi ve başkalarını ise değersiz görmesidir. Bu durum genel anlamda olumsuz benlik modeli ile ifade edilmektedir. Bu tarz bağlanma ile büyüyen bir çocuk bağımsız davranmaya çok önem verir. Başkaları ile arasına devamlı olarak sınır koyar ve dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı sürekli savunma halindedir. Bu tür çocuklarda reddedilme ve duygularını dışarı yansıtmama isteği ön plandadır.
Kayıtsız Bağlanma Tarzını benimseyen çocukların genel özellikleri aşağıdaki şekilde aktarılabilir (Hamarta, Deniz, & Durmuşoğlu, 2009):
Olumlu ve aynı zamanda olumsuz benlik mekanizmaları geliştirmişlerdir.
Bağımsızlıklarına bağlıdırlar.
Çevrelerine karşı olumsuz tutumları tanıştıkları insanlar içinde geçerlidir. Yeni tanıştığı insanlara karşı güvensiz tutumlar ön plandadır.
Hayal kırıklığı yaşamaktan korkarlar,
Kendilerini değerli görürler
Reddedilme korkusu arkadaşlık kurmalarını zorlaştırır
Güçlü olmak isterler
Saplantılı Bağlanma
Bu bağlanma tarzında çocuk kendini değersiz görürken etrafındakileri ise değerli görmektedir. Bu çocukların kendilerine karşı öz güvenleri oldukça azdır. Diğer bireyleri kendilerine karşı destekleyici olarak görürler. Bu tür çocuklar sosyal ilişkilerde devamlı olarak kendilerini ispat etmeye çalışırlar. Genel anlamda gerçek olmayan beklentiler içerisine girerler. Saplantılı bağlanma tarzı çocuklarda aşağıdaki özellikler görülebilmektedir (Deniz, ve diğerleri, 2013).
Kendilerini değersiz görme
Başkalarını değerli görme
Devamlı bir şekilde kendisini ispat etme duygusu ile yaşama
Arkadaşlarına aşırı bağlanma ve güvenme
Sevilmeye layık olmadıklarını düşünme
Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Aile Danışmanı
Emine BAYIR
Comments