top of page
Yazarın fotoğrafıParin Yakupyan

Özel Eğitimde Ailenin Rolü ve Önemi

Güncelleme tarihi: 2 Eki 2023

SEN ÖNEMLİSİN, BEN ÖNEMLİYİM, BİZ ÖNEMLİYİZ…

ÇÜNKÜ BİZ, “AİLEYİZ, EBEVEYNİZ”


Aile…Sosyolojik açıdan bakıldığında toplumun en küçük temel taşı diye öğretildi bizlere. Hayatımıza özel eğitim girdikten ve eğitimle haşır neşir olmaya başladıktan sonra ise ailenin aslında ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu anladık. Konumlandığı alana göre vasıf yükleniyordu aileye.

Özel gereksinimli bireye sahip aileler için; tanıdan sonra geleceğe uzanan yolda özel eğitim en temel, vazgeçilmez, vazgeçilmesi teklif dahi edilemez bir unsurdur. Özel eğitim, özel gereksinimli aileleri için ekmek gibi, su gibi, soluduğu hava gibidir. Peki, ya özel eğitim için aile nedir? Aile hangi konumdadır? Aile konumlanması gereken noktanın farkında mıdır? Bu hususları da konuşmak gerekir.

Ülkemizde özel eğitim son zamanlarda gelişmekte olan kavramların başında geliyor. Burada yetersiz seans sayıları, içerik gibi unsurları tartışmaya kalkarsak yolun başında olduğumuz söylenebilir. Ama konumuz ; “özel eğitimde aile”.

Yurdumuzun birçok köşesinde özel gereksinimli bireyler, hayata dezavantajlı başlamanın yanı sıra, bulundukları coğrafya nedeni ile eğitim anlamında da dezavantajlı duruma düşüyor. Kaliteli özel eğitim için imkânı olan aileler büyük şehirlere veya yurt dışına göç ederken, imkânı olmayan aileler ise durumu kabullenip sadece varoluş mücadelesi veriyorlar. Eğitimciler, kariyerlerinde ilerlemek ve yaşam standartları nedeniyle büyük ve gelişmiş şehirlerde çalışmayı daha çok tercih ediyorlar. Belli bir seviyedeki eğitim merkezlerinin çoğunlukla büyük ve gelişmiş şehirlerde bulunması da, bunun öncelikli nedenini oluşturuyor.


Tipik gelişim gösteren bireylerde olduğu gibi, özel gereksinimli bireylerde de aileler en iyi eğitim kurumunu seçme arayışına giriyor. Bir anne olarak ben de bu düşünceye sahiptim. Çocuğumun imkânlarım doğrultusunda en iyi eğitime ulaşmasını istedim. Ama bir şeyin gözden kaçırıldığını düşünüyorum. Sadece eğitim merkezi yetmiyor. Eğitimin odağında bir çocuk ve o çocuğu çevreleyen bir aile var. Gününün büyük bir bölümünü geçirdiği, davranışlarını genelleyeceği “aile”… Kurumu seçiyoruz ama aile olarak kendimizi göz ardı ediyoruz. En iyi merkeze gittiğimizde, en iyi uzmandan seans aldığımızda yükümlülüğümüz kalkmıyor. Aksine bilmenin ve öğrenmenin getireceği yükümlülükle davranışsal ve yaklaşımsal açıdan sorumluluklarımız artıyor.

Yıllar yıllar önce, bir yönetmelik maddesinde ailelere en az bir saat eğitim hakkı verilmesi düşünülüyordu. Tabii bu husus yine sadece taslakta kaldı. Hayata geçemeden arşivlerdeki yerini aldı. Belki o zamanlar aileler olarak bizler o taslağa sahip çıkabilseydik, bugün bilgi ve donanım açısından çok daha farklı bir aile profili olacaktı.

Ailenin donanımlı olması önemliydi fakat yıllarca kimse bu hususta ses vermemişti, insanları bilgilendirmemişti. Aile ne kadar donanımlı ve bilgili olursa çocuklar da o kadar gelişime ve genellemeye açık olacaktı. Şimdilerde ise çoğunlukla etkileşimli aile seansları, anne-baba eğitimleri ön planda. Neden? Çünkü özel eğitimde başarı ve gelişim ailesiz olmaz, ailenin olmadığı bir özel eğitim hedefine ulaşmaz.

Bireyin bilgilerinin ana kaynağı ailedir. Çocuklar gün içerisinde, ailesinin yanındayken olumlu ya da olumsuz onlarca saatlik ses ve görüntüyü zihnine kaydediyor. Zihin ailede işleniyor, şekilleniyor. Yanlış tutum ve hareketler, davranışların ve becerilerin gelişmesini geciktiriyor, başarıdan uzaklaştırıyor.


Aile çocuğun dünü, bugünü ve yarınıdır. Dünkü davranışlarını bugün edindiği bilgilerle tecrübe edip uygulayacak, yarını şekillendirecektir. Aile konumunun, öneminin farkında olmalıdır. Eğitimi takip etmeli fakat ebeveynlik vazifesini eğitimcilikle değiştirmemelidir. Edindiği bilgileri gün içerisindeki davranışlarına yansıtmalı, kendi davranışlarını şekillendirmelidir. İşbirliği içinde olmalı, kişisel gelişime kucak açmalıdır. Tüm sorumluluğu kuruma ya da eğitimciye bırakmamalıdır. “Aile” kavramı bir kelimeden öteye taşınarak yaşanmalıdır. Sorumluluk eşler ve diğer aile bireyleri ile paylaşılmalı, sorumluluğun altında tek bir kişi bırakılıp ezdirilmemelidir.

Kendi özel eğitim yolculuğumuzdan bahsetmem gerekirse, ilk tanıyı 26 aylık aldık ve bizim için o zamanlarda asla tahmin edemeyeceğim bir yolculuk başladı. Bana söylenen şey “Bu çocuk bir dakika bile kendi dünyasında kalmayacak, dış dünya kendisine hep fark ettirilecek, dikkati hep canlı tutulacak ve kurumdaki çalışmalar gündelik hayat içerisinde güncellenecek, genelleyecek,” oldu. Önceleri gerçekten zordu ama yeni yaşamımıza yavaş yavaş uyum sağlamaya başladık. Uyum süreçleri her zaman kolay olmuyor. Zaten hiç kimse de bana güller içinden geçecek bir yolumuz olacağını söylemedi, sancılı oldu ama başardık. Bu aşamayı geçtikten sonra, bize yeni bir hedef verildi “Çocuğunuz isteklerini ağlayarak veya davranış sorunu sergileyerek elde etmemeli”. Bu kısmı bir öncekinden de daha zordu. İnsanın kendi can parçasının ağlamasına göz yumması, görmezden gelmesi… Gerçekten hiç kolay değildi. Oğluma böyle davranmak bana başta çok insafsızca geldi ama çocuğum ağlamak yerine iletişim kurmaya başlayınca, bu çalışmanın ne kadar önemli olduğunu kavradım. Davranışları yönetmek evde nispeten kolaydı ama ya toplum içinde? Bunun ne kadar zor olduğunu yaşamayan asla anlayamaz. Empati ile anlaşılacak bir konu değil bu. Ağlayan, mızmızlanan, davranış problemi gösteren bir çocuk gördüğünde insanlar dünyanın en iyi ebeveyni rolüne bürünerek sizi dünyanın en kötü ebeveyni olarak hissettirebiliyor inanın.


Toplum içerisindeki çalışılacak davranışlar ve beceriler, bireysel seanslarda başarıya ulaşılmış çalışmalar olmalıdır. Hedefe varılmamış davranışların ve becerilerin toplum içinde genellenmesi mümkün değildir. Kurumda çalışılan her beceri hem toplum içerisinde hem evde mutlaka çalışılmalı genellenmelidir. Yoksa ilerleme ve gelişim mümkün değildir. Özel eğitim başarı hikayelerinde, hedefe ulaşanlarda gördüğüm ortak nokta, ailenin merkezlerden ve eğitimcilerinden öğrendiklerini günlük yaşam içerisinde tekrar etmesidir ve ailenin motivasyonunu hep yüksek tutmasıdır. Bu bir ekip işidir. Başta özel eğitim kurumu ve paydaşları, aile, kreş ve etki eden diğer tüm faktörler bu ekibin bir parçasıdır. Ve bu çalışma gerçek bir iş birliği şeklinde uygulanmalıdır. Aile kuruma ,eğitimcisine inanmalı ve tüm çalışmaları yüksek motivasyonla gerçekleştirmelidir.

Pandemi sürecinde ailenin eğitimdeki rolünü çok açık ve net olarak gördük, yaşadık. Daha önceden çocuklarıyla eğitim sürecine dahil olmuş olan aileler, online eğitim süreçlerine katıldılar, o üç aylık zaman dilimini değerlendirme imkanını elde etmiş oldular. Kontrol ve yönetimde zorluklarla karşılaşan ailelerimiz ise o süreci olumlu şekilde değerlendiremediler.

Sonuç olarak baktığımızda özel eğitimde aile önemli ve vazgeçilmez bir unsurdur. Bunun nedeni özel eğitim sürecinde ailenin her adımda olması gerekliliğidir.

Ne olduğumuzun, neler yapabileceğimizin, ne kadar vazgeçilmez olduğumuzun farkında olalım.


Parin YAKUPYAN

22 Yaşında Otizmli Birey Annesi

ÖÇED Yönetim Kurulu Başkanı

ALGI Özel Eğitim Kurucusu

댓글


bottom of page